8 Eylül 2011 Perşembe

Anne sütüne devam, sarf ettiğiniz çabaya değer

Anne sütüne devam, sarf ettiğiniz çabaya değer

Nedensiz yere emzirmeyi bırakmayın.
Pek çok anne, bebekleri henüz altı aylık bile olmamışken, anne sütünü kesiyor. Çok azı bir yaşına kadar emziriyor. İdeal olanı bebek kendi kesilene kadar emzirmeye devam etmektir ki bu da bir yaşa tekabül eder. İki yaşma kadar emzir­menizi öğütleyen uzmanların sayısı azımsanamayacak kadar çoktur. Bu süre size uzun gele­bilir ama bebeğiniz istediği sürece onu anne sü­tünden mahrum bırakmayın.
Bebeğinizle başarılı ve uzun süreli bir emzir­me ilişkisi kurarken sorunlar çıkacaktır. Bunlar­dan bazıları emzirme konusunda kararlı olma­nızla; bazılarıysa bundan zevk almanızla alakalıdır. Emzirmeye alıştıkça ne zaman bırakaca­ğınız konusunda daha az endişe edeceksiniz. Be­beğinizi erkenden sütten kesmeden önce, kararınızı farklı açılardan gözden geçirmekte fayda var.
Pek çok araştırmada, sütten kesmenin en ön­de geleni yeterli süt olmamasıdır. Bu, emzirme hakkında bilgi sahibi olan birine şaşırtıcı gele­bilir. Zira süt üretimi arz-talep prensibi ile ger­çekleşmektedir. Normalde, bebeğinizin doğru ve güçlü bir şekilde emdiğini varsayarsak, vü­cudunuz bebeğin emdiği kadar süt üretecektir. Ne kadar çok emerse göğsünüzde o kadar çok süt olacaktır. İki emzirme arasında, göğüslerini­zin tekrar dolmasını beklemek zorunda değilsi­niz. Bazen daha dolu olduğunu hissettiğiniz za­manlar olsa da, göğüslerinizde daima süt vardır.
O halde niye çok az sayıda anne emzirmede anatomik problemler yaşıyor, bu kadar çok an­ne yeterli sütü olmadığını düşünüyor? Öncelik­le, emziren çiçeği burnunda bir anne olarak, ken­di vücudunuza ve bebeğinize güvenmeyi öğren­melisiniz ki, bu her zaman kolay olmaz. Bibe­ronla beslediğinizde içilen miktarı görürsünüz. Bunları topladığınızda eldeki miktar, pek çok anne gibi sizi de mutlu eder. Emzirme ile bebe­ğinizin ne kadar süt aldığını ölçemezsiniz. Do­layısıyla tek yapabileceğiniz, bebeğin karnı doyana kadar emdiğine inanmak ve acıkınca tek­rar emzirmektir.
Emzirmeye devam edip etmeyeceğinizi dü­şünürken, bebek çok sık emmek istediğinde so­run çıkacaktır. Çok acıktığını düşünürsünüz, an­cak muhtemelen mesele bu değildir. Belki be­beğiniz büyümekte iken, sizin sütünüzden ala­bileceği daha fazla enerjiye ihtiyaç duyuyordun Huzurlu hissetmek veya sizinle daha sık iletişi­me geçmek için de daha sık emmek istiyor ola­bilir. Az ama sık öğünleri tercih edebileceği gi­bi, arada atıştırmalık istiyor da olabilir. Bebeği­nizi emzirirken yalnızca fiziksel açlığını değil, duygusal açlığını da gideriyor olduğunuzu ak­lınızdan çıkarmayın.
Bebeğinizin yapısına birebir uyumlu olduğu için, anne sütü mamadan daha hızlı hazmedilir ve emen bebekler daha sık acıkır. Üç dört saat aralıklarla beslenmeyi öngören bebek diyetleri, mamayla beslenen bebekler için sorun teşkil et­mese de, anne sütüyle beslenen bebekler için çok uygun değildir. Normal bir bebeğin, ilk ay­larda gün içinde sekiz ile on iki kez emzirilmesi gerekmektedir ve emzirme seansları belli saat dilimlerine yayılmaz. Bebeğinizin acıktığını siz­den daha iyi kimse bilemez.
Bebeğinizin yeterli beslendiğinden emin ol­mak için başvurabileceğiniz çeşitli yollar mevcut. İlk olarak, doğumdan ortalama beş gün sonra bebeğinizin kilosunu ölçün. Kirlettiği bezleri de atmadan önce gözden geçirmenizde fayda var. Bebeğiniz doğduktan dört beş gün sonra, günde üç ile beş kez kakasını yapar. Bazı bebeklerin daha az kaka yapıyor olması, emme konusunda yeterince iyi olmadığının göstergesi olabilir. Çün­kü öğünlerin en sonunda göğsünüzden gelen yoğun kıvamlı süt, bebeğinizin bağırsak siste­mini güçlendirecek içeriğe sahiptir.
Bebeğinizi sık emzirmek, sütünüzü artırsa da bir süre sonra emzirme problemi haline gele­bilir. Bebeğiniz her acıktığında yanınızda olma­nız gerektiğinden, sütünüzü sağarak onu bibe­ronla besleme yoluna gidebilirsiniz. Hem evini­zin dışındaki hayata dâhil olup, hem bebeğinizi emzirebilirsiniz.
Bebeğinizi neredeyse her yerde emzirebilir­siniz. Dikkatli olursanız kimse ne yaptığınızı anlamaz, gerçi yaptığınız işte utanılacak bir şey yok. Toplum içinde bebeğinizi daha rahat emzirebilmek için kanguru kullanabilirsiniz. Askılannı biraz kısmak suretiyle bebeğinizin başını ve göğüslerinizi saklayabilirsiniz. Omuzun üzerin­den sarkan bir örtü de işe yarayabilir. Önceden evde ayna karşısında ya da bir arkadaşınızla de­neme yapabilirsiniz. Dışandayken bebeğiniz em­mek isterse onu susturmaya çalışmak yerine, hemen göğsünüzü önermenizi tavsiye ederim. Bu sayede hem bebeğiniz, hem siz daha rahat ve huzurlu hissedersiniz.
Toplum içinde bebeğinizi emzirmeye alış­mak biraz vaktinizi alabilir. Ama bir düşünün. Kadın göğüsleri her yerde sergilenmiyor mu? Televizyondaki reklamlar, moda dergileri, plaj­lar… Kim, niye göğüslerinizi asıl amacına uy­gun kullanırken gözünü üstünüze diksin? Bazı­ları emzirmenin özel bir mesele olduğuna ısrar etse de, bebeklerin sık sık emme istekleri bu gö­rüşü boşa çıkarır. Sürekli gizlice banyo köşele­rinde bebeklerini emzirmeye çalışan anneler, ikinci sınıf insanlar olmak zorunda değiller.
İşe geri dönmek bile emzirmenin sonu ol­mak zorunda değildir. Siz yokken de anne sütü alabilmesi için, bebeğinize süt sağıp bırakmak zorunda kalacaksınız. Ancak böylelikle bebeği­nizi emzirmeye devam edebilecek ve onunla sı­cak, sarmaş dolaş vakitlerin tadını çıkaracaksı­nız.
Aileniz ya da arkadaşlarınız emzirme konu­sunda pek destekleyici değillerse, La Leche Lea-gue gibi anne ve bebeklerle alakalı çeşitli orga­nizasyonlar düzenleyen dernekleri takip etmek, yapacağınız en iyi şeydir. Diğer emziren anne­lerle birlikte olmak, emzirmenin doğal bir şey olduğunu fark etmenizi sağlayacaktır. Başka aileler ile vakit geçirmek; emzirmenin, bebeğini­ze sağlık ve iyi beslenme sağladığı kadar onun­la ilişkinize eğlence ve yakınlık kattığım da anlamanıza yardımcı olacaktır. Çevrenizden emzirmeye karşı olumlu tepkiler görürseniz, karşınıza çıkacak tüm zorlukların üstesinden gelebilirsiniz.

Bebeğinizin uzmanı sizsiniz

Bebeğinizin uzmanı sizsiniz

Bebeğiniz dünyaya geldiğinde isteseniz de istemeseniz de, arkadaşınız olsun olmasın, her­kesin bebeğinizle ilgili tavsiye vermeye hazır olduğunu göreceksiniz. Bu tavsiyelerden bir kısmı gerçekten işinize yarayabilir. Deneyim sahibi anne-babalar nereden ayakkabı alınacağından çamaşırların nasıl yıkanacağına, ya da bebek ağladığında ne yapılacağına kadar pek çok işe yarar bilgi verebilir. Anne-baba olma yo­lunda tavsiyelerine güvenebileceğiniz kişilerin kıymetini bilin ve ihtiyacınız olduğunda dene­yimlerinden faydalanın.
Diğer taraftan her tavsiye de size uyacak de­ğildir. Hangi tavsiyeye kulak asmayacağınıza karar vermekte pek zorluk çekmezsiniz. Mesela size yanlış gelen; bebeğinize yapamayacağınız ya da aranıza mesafe koyacak tavsiyelere uy­mamak akıllıca olacaktır.
Çocuk yetiştirme tavsiyelerinin talihsiz bir yanı da vardır. Bir anne olarak özgüveninizi yerle bir edebilir. Sezgileriniz size bir şey söyler an­cak anneniz, kayınvalideniz, kardeşiniz ve en yakın dostunuz buna karşı çıkabilir. Bunca ka­labalık karşısında iç sesinizi duyamaz olursu­nuz. Sizden deneyimli biri daha farklı bir yol izlemeniz gerektiğini söylediğinde yaptığınız­dan emin olmak zor olacaktır.
Bu sizin hatanız değildir. Bebeğinizi çok sev­diğinizden onun için en iyisini isteyeceksiniz. Uzun vadede onun mutluluğu için; bir kitabın, bir doktorun ya da sokakta karşılaştığınız yaşlı bir kadının söylemesi fark etmez neredeyse her şeyi yapmaya kalkarsınız. Minik ve yardıma muhtaç bir insanla ilgilenme sorumluluğu bir anneyi yıldırabilir. Ne kadar çabalarsanız çabala­yın, yaptığınız işin ağırlığını her daim üzeriniz­de hissedeceksiniz.
Bebeğinizin verdiği ipuçlarından onun ihti­yaçlarını karşılayabildiğiniz sürece, bu işte yeni olsanız da, bebeğiniz için verdiğiniz kararlara güvenebilirsiniz. Süreç içinde bazı önyargılarınız­dan kurtulacaksınız. Bebeğinizle geçirdiğiniz sü­re, bazen mantığa ayrı gelse de, sizi bu eşsiz bi­rey hakkında işin uzman yapacaktır.
Sezgilerine güvenen bir anne olmanız, çev­renizdekiler hata yaptığınızı söylediğinde sar­sılmayacağınız anlamına gelmez. Özellikle annelik dergilerinde yazılanları görünce doğru olanı yapıp yapmadığınızı düşüneceksiniz. An­neniz ya da en yakın dostunuz gibi değer verdi­ğiniz birinden bir tavsiye geldiğinde kendi kararlarınızın arkasında durmak kolay olmaya­caktır. Bir işte acemiyseniz, sevdiğiniz ve say­dığınız birinden onay almak istersiniz. Destek görmeden kendi bildiğiniz yoldan gitmek zor olacaktır.
Yeni anneler için istemedikleri tavsiye ve eleş­tirilere katlanmak büyük bir problemdir. Bağım­sız bir yetişkin olduğunuzu göstermek ya da an­neliğin sorumluluklarını kaldırabilme gibi pek çok duygusal mevzu ortaya çıkacaktır. Tartışma isteğiniz ağır basar, ancak böylesi duygusal bir dönemde ilişkiniz bozulmasın diye tereddüt eder­siniz. Ne diyeceğinizi bilemez olursunuz. Zaten hassas olan bir durumda yüzleşmek, pek iyi so­nuçlar doğurmaz.
Tavsiyelerde bulunan insanların içtenlikle si­zin için en iyisini istediklerini unutmayın. Sizi ve bebeğinizi çok sevdiklerinden, işleri sizin için kolaylaştırmak isteyeceklerdir. Bunu aklınızdan çıkarmayın ve onlara teşekkür edin. "Biliyorum benim zorlandığımı düşünüyorsun. İlgin için çok teşekkür ederim ama bebeğimi ağlarken gör­mek beni yıkar." diyebilirsiniz. "Bu hafta bir ak­şam, yemek getirebilirsin belki." deyip onlara başka bir yardım yolu önerebilirsiniz.
İyi niyetlerle birlikte, onların da kendi ebeveynlik tecrübelerini onaylatma ihtiyacıyla, tav­siyeleri birbirine karışır. Anneniz emzirmeyi tercih etmediyse sizin bebeğinizi emzirme kararını­zı endişeyle karşılayabilir. Sanki size yeterince iyi annelik yapmadığını ima ediyormuşsunuz gibi algılayabilir. Kendi asabi bebekleri, sözde uzmanların tavsiyeleriyle ağlamaktan yorgun düşerken, sizin kollarınızda sakin sakin duran bebeğinizi kıskanan bazı çiftler, her ne kadar piş­man olsalar da size tavsiyesine uydukları kitabı verebilirler. Yeni, gelişmiş ve psikolojik açıdan daha iyi olan bebek yetiştirme yönteminizle övünmek yerine, o insanların da kendi durumla­rına uygun olarak ellerindeki bilgilerle, ellerin­den gelenin en iyisini yaptıklarının farkına va­rın. Onların özellikle beğendiğiniz bir yöntemi varsa onun hakkında konuşmayı tercih edin. Bir süre sonra kimlerle bilgi paylaşımı yapabilece­ğinizi öğreneceksiniz.
Bilgi paylaşımı eleştirileri etkisiz hale getir­mek için iyi bir yoldur. Birkaç, temel gerçek ha­rikalar yaratabilir. Mesela; "en mükemmel be­sin olduğundan anne sütü çok çabuk hazmedilir ve bebek kısa sürede acıkır." ya da "ilk 6 haf­tada daha çok kucağa alınan bebekler sonraları daha az ağlarlar." gibi. Gerçekler üzerine tartış­mak zordur. Ayrıca "her bebek farklıdır." diye­rek insanları atlatabilirsiniz. Veyahut "biz bebe­ğimizi tanıyoruz, böylesi işimizi görüyor." de­yip konuyu değiştirebilirsiniz.
Bebek ağladığında ne yapılacağı ve nerede uyuması gerektiği en dikkat çeken iki tartışma konusudur. Genelde insanların istediği bebeğin bağımsız olabilmesidir. Eğer bebeğinizi sakin­leştirmek için fazlaca kucağınıza alırsanız, bazı­ları onu şımarttığınızı ve bırakmanıza izin ver­meyeceğini söyleyecektir. Unutmayın ki bebek­ler bir mantık dizgisi geliştirmezler. Anne-babasıyla yakınlık kurma ihtiyacını karşılamak, tüm hayatı boyunca annesine yapışıp kalmasına ne­den olmaz, aksine onu bağımsız olmaya hazır­lar. Bebeğinizle birlikte uyumak aşağı yukarı aynı eleştirileri getirir. İnsanlar erken yaşlardaki bağ­lılığın, ilerleyen yıllarda bağımsızlığı destekle­diği fikrini kabullenmekte zorlanırlar. Belki de kendi bağımsızlık anlayışları, güven ve itimat üzerine kurulu olmadığı içindir.
Çiçeği burnunda bir anne olarak eleştirileri olgun bir tavırla karşılamalısınız. Başka bakış açılarına da değer vermeli, her zaman haklı olduğunuzu savunmamalısmız. Kendinizi savunmaşız, kendine güvenemeyen ve de aşırı yor­gun hissederken bunu kabullenmek kolay olmayacaktır. Ama unutmayın, bebeğinizin uzmanı sizsiniz. Birkaç gün boyunca sürekli onunla bir­likte olmak size bu hakkı verir. Bu yüzden sezgilerinizi ve bebeğinizin ipuçlarını izleyin. Birkaç ay içerisinde mutlu ve huzurlu bebeği­niz, sizin ilgili bir anne olduğunuzun başlıca ka­nıtı olacaktır. Eleştirenler doğru yaptığınızı kabul etmek zorunda kalacak, siz de bir anne olarak kendinze güven kazanacaksınız.

Sırtınızı yaslayacağınız birilerine ihtiyacınız olabilir

Sırtınızı yaslayacağınız birilerine ihtiyacınız olabilir

Kendinizi şüphe, yalnızlık ve endişeye karşı savunmak için destek alın. Dünyayla ilişkinizi kesmeyin.
Küçük çocuklarıyla evde kalan annelerde depresyon riski daha yüksektir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, dış dünyadan kendini soyut­lamaktır. Başka bir yetişkinle konuşmadan ge­çen uzun saatler ve küçük bir bebeğin bitip tü­kenmeyen isteklerini karşılamaya çalışmak ruh­sal sağlığınızı bozabilir. İşlerin bu noktaya gel­memesi gerekir.
İnsanların küçük topluluklar halinde yaşadı­ğı ve birbirlerine yardım ettiği 150 yıl öncesini düşünün. Geniş bir ailenin tüm fertleri aynı evi paylaşmıyorlarsa da birbirlerine çok yakın otu­ruyorlar ve işleri aralarında bölüşüyorlar, hasta­larla ilgileniyorlar ve çocuk bakımında yardım­cı oluyorlar. Kocalar ve babalar ahırda, tarlada ya da evin altındaki dükkânda çalışıyorlar ve öğlende yemeğe eve geliyorlar. Genelde etrafta konuşacak ve bilgi edinilecek arkadaşlar, kız kardeşler, anneler, teyzeler gibi yakın başka ka­dınlar da oluyor.
Şimdi bir de modern anneyi bununla kıyasla­yın. Yakınlarda bir aile üyesi olabilir ama muh­temelen kapı komşusu değildir. En yakın akraba binlerce kilometre ötede olabilir. Arkadaşları çalışan ve farklı hayat tarzları olan kadınlardır. Komşularını tanımıyordur. Tamsa bile çoğu, gün boyu evde değildir. Kimsenin onu tanımadığı büyük alışveriş merkezlerinde alışverişini ya­par. Sabah kocasını işe uğurladıktan sonra ak­şam o dönene kadar konuşacak bir insan bula­mayabilir.
Anneliğin bu ilk evrelerindeki sorunları ra­hat atlatabilmek için hayatınızı ilk ömektekine benzetmeye çalışın. Kendinize farklı ihtiyaçla­rınızı giderecek insanlardan oluşan bir destek sistemi kurun. Yaslanabileceğiniz arkadaşları­nızın olması, bir anne olarak hayatınızı daha ko­lay, eğlenceli ve değerli kılacaktır.
Yaşadığınız çevrede başka kaynaklar da var­dır. Bir göz atın ve deneyin. Bir grup size uymaz­sa bir başkası uyabilir. Anne-bebek programla­rına yazılmak, bebekli diğer kadınlarla tanışma­nın diğer bir yoludur. İş arkadaşlarınızdan anne olanlarla da böyle bir ilişki kurabilirsiniz. Kim bilir, belki yürüyüşlerinizden birinde birkaç so­kak ötede yaşayan bir anneyle tanışırsınız.
Annelik değerlerinizi ve bazı diğer ilgilerinizi paylaşan, yanında rahat hissedebileceğiniz birini bulduğunuzda arkadaşlığınızı sürdürmek için biraz daha çaba gösterin. Sabah birlikte bir yürüyüş ya da bir öğle yemeği planlayın. Bir grup bazı ihtiyaçlarınızı giderirken diğer arkadaşla­rınız da farklı durumlarda destek verecektir.
Anneniz, kayınvalideniz ya da diğer aile üye­lerinin gruptaki yerini küçümsemeyin. Her ko­nuda anlaşamasanız da sizi ve bebeğinizi çok sevdiklerinden emin olun. Eğer hepiniz, bazen fikir ayrılığına düşeceğiniz konusunda hemfi­kir olursanız, birbirinizden bir şeyler öğrenebilirsiniz. Pek çok kadın kendileri çocuk sahibi olduğunda anneleriyle ilişkilerinin daha derin­leştiğini fark etmişlerdir.
Destek grubunuzda isterseniz kitap, dergi ve internet sitelerine de yer verebilirsiniz. Sorumlu anneliğe destek veren kitaplar için çevirimiçi La Leche League kataloguna göz atabilirsiniz. 3 harika annelik kitabı bulunmaktadır: Annelik (Mothering), La Leche League Yeni Başlayan­lar (New Beginners) ve Baby Talk. Unutmayın okuduğunuz her şeye inanmak ya da kabul et­mek zorunda değilsiniz. Özellikle internette ya­zılanları dikkatli okuyun. Bebeğinize zarar ve­receği şüphesi uyandıran kitap, dergi, internet sitesi, sohbet odalan ve e-posta listelerinden uzak durun.
Anneliğe alışmak zordur. Hayatınızda büyük bir değişimdir. Bir destek sistemi, değişiklikle­rin üstesinden gelirken size çok yardımcı olacaktır.

Mükemmel olmak zorunda değilsiniz

Mükemmel olmak zorunda değilsiniz

Bazı kadınlar doğuştan mükemmeliyetçidir ya da yetiştirilme şekilleri onları bu duruma ge­tirir. Hayatlanndaki her şey kusursuz olmalıdır. En iyi işte çalışmak, en mükemmel eşi bulmak ve en mutlu yuvayı kurmakla yükümlü hisse­derler kendilerini.
Bazı kadınlar ise, anne olduklarında mükem­meliyetçi oluverirler. Çocukları için her şeyin eksiksiz olmasını dilerler. Kendilerinin hayatta karşılaştıktan olumsuzlukları, çocuklarının ya­şamasını engellemeye adarlar kendilerini. Bu şekilde çocuklannm ömür boyu mutlu ve sağ­lıklı bir hayat yaşayacaklannı düşünürler.
Hamilelikleri süresince iyi beslenip yasak yiyeceklere ellerini dahi sürmezler. Doğumla­rının en iyi hastanede en konforlu şekilde gerçekleşmesi için ellerinden geleni yaparlar. Anne sütünün bu dönem için en sağlıklı besin oldu­ğunu bildiklerinden minik bebeklerini mümkün olduğu kadar uzun emzirirler. Çocuklarının bo­yu akranlarına göre kısa ise panik olurlar.
Mükemmeliyetçiliğin bedeli çoğu kez ağır olur. Her ne kadar bebek gelişimi üzerine yazıl­mış kitaplan hatmedip, izlenmesi gereken tüm videoları izlemiş olsanız da, çocuğunuzun ha­yatı planladığınız gibi kusursuz olmayabilir. Zi­ra sizin yaklaşımınız, çocuğunuzun yaptığı hatalan kabullenmesini güçleştirecek ve bu da hatalannı görüp ders çıkarabilme kabiliyetinin ge­lişmesini engelleyecektir.
Her zaman mükemmel olmak, her şeyi doğ­ru yapmak, en iyisi için savaşmak zorunda de­ğilsiniz. Kendinizi içinizde var olan annelik güdüsüne teslim ettiğiniz takdirde, zaten bebeğini­zin ihtiyaçlarına karşılık verecek özelliklere sa­hip olduğunuzu fark edeceksiniz. Hem bebeği­nize, hem de kendinize hata yapma alanlan ver­meniz, aranızdaki ilişkideki hayal kınkhklarını azaltacaktır.
Emzirmeyi ele alalım. Anne sütünün bebek­ler için en iyisi olduğu, bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçek. Her ne kadar başlangıçta uzmanların tavsiyeleri üzerine emzirmeyi tercih ettiyseniz de, bir süre sonra bundan ne kadar ke­yif aldığınızı fark edip bebeğinizi mükemmeliyetçilik adına değil, aranızda oluşan bağın bü­yüsüne kapılıp emziriyor olacaksınız. Ancak eğer emzirme problemlerinizi çözemiyorsanız ve bu sizin için bir işkence haline gelmişse, bebeğini­zi, sütünüzü uygun aletlerle sağmak suretiyle bes­leyebilirsiniz.
Kendi sağlık ve sıhhatiniz için emzirirken beslenmenize dikkat etmek gerektiğinin farkın­dasınız. Ancak bazen canınız abur cubur çeki­yor. Kremalı bisküvilere ya da cipslere dayana­mıyorsunuz. Kendinizi tutmanıza gerek yok. Hamilelik sonrası önerilen diyetlere harfiyen uymak zorunda değilsiniz. Ara sıra küçük kaça­maklar yapıp, ertesi gün sağlıklı beslenerek açı­ğı kapatabilirsiniz.
Mükemmeliyetçi annelerin takıldıkları bir diğer konu ise, bebeklerinin ağlamalarıdır. Be­beğiniz her ağladığında onu susturmanın müm­kün olmadığını kabullenmelisiniz. Ağlayan be­beğinizin ihtiyaçlannı karşılamak elbette ki gö­reviniz ancak yapabileceklerinizin sınırlı oldu­ğunu aklınızdan çıkarmayın. Bebeğinizi susturamadığmız zamanlarda kendinizi suçlamak yer­siz. Emin olun, dünyadaki en mükemmel anne
bile bu konuda çoğu kez başarılı olamaz.
Evinizin her daim düzenli ve temiz olması gerekmez. Hiç kimse, vaktinin çoğunu bebeği­nin bakımına adayan yeni bir annenin evinin pı­rıl pırıl olmasını beklemez. Hayatın her alanın­da mükemmel olmaya çalışmak sizi fazlasıyla yorar. Bırakın sehpanızm üstünde biraz toz biriksin. Sizce minik bebeğinizin mi size daha çok ihtiyacı var, yoksa kirlenen pencereleriniz mi?
Ev işlerim ikinci plana atmanız, tüm işlerden elinizi ayağınızı çekmeniz anlamına gelmez. Etrafı göz zevkinizi tatmin edecek kadar toplayıp, hafif bir temizlik yapmak size iyi gelecek­tir. Tabii bu konuda da eşinizden yardım iste­meyi ihmal etmemelisiniz. Evinizin modader­gilerinde gördüğünüz o muhteşem evler gibi görünmesini istemeniz normal, ancak bunun için kendinize biraz zaman tanıyın. Günün bi­rinde çocuğunuz ya da çocuklarınız büyüdüğün­de hep hayal ettiğiniz evlerden birine sahip ola­bilirsiniz. Ama bebeğiniz tekrar bebek olama­yacaktır. Anın keyfini çıkarmaya bakın.
Kafanızdaki "mükemmel anne" imajı, anın tadını çıkarmanıza engel teşkil ediyorsa, derin bir nefes alıp, sahip olduğunuz şartlarda yapabileceğinizin en iyisini yapıyor olduğunuzu ken­dinize hatırlatın. Çocukluğunuzdan beri bilin­cinize yerleştirilen anne modelini bir kenara bırakip, bebeğinizle kurmuş olduğunuz diyalogun tadını çıkarmaya bakın. Her an bebeğinizle uyum içindeyseniz, bebeğinizin ihtiyaç duyduğu mü­kemmel annenin ta kendisisinizdir.

Sebzelerinizi için

Sebzelerinizi için

Sebzelerinizi yemek, doğru yönde atılmış bir adımdır; ama onları içmek daha bile iyidir. Kaliteli suyun içine biraz "yeşillik tozu" karıştırmak vücudu başka hiçbir şeyin yapmayacağı şe­kilde alkalik tutacaktır. Yeşillik tozu son derece yoğun bir be­sindir ve bir çay kaşığıyla kilolarca sebzenin, bitkinin, yaprağın faydalarını alabilirsiniz. Yeşillik tozu elektron bakımından zen­gindir. (Eğer şişeden almak için plastik bir kaşık kullanırsanız bunu gözleyebilirsiniz – negatif yüklü yeşillik tozu pozitif yük­lü plastiğe yapışacaktır, zıtların birbirini çektiği biçimde). Bu nedenle güçlü bir asit nötrleyicidir.
Yeşillik tozu, amino asit (protein) ve lifin yanında, sayısı 125′in üzerinde kolayca emilebilen vitamin ve minerali sağla­yabilir. (Yeşillik tozunda hem çözülebilen hem de çözüleme­yen lif bulunur; yeterli lif alımı, diyetinizi yeşil yiyeceklere odaklamanız için güvenebileceğiniz bir şeydir.)

Krom minerali

Krom minerali

Krom minerali, ensülinin yağı metabolize etmesine yardım eder, proteini kasa çevirir ve şekeri enerjiye dönüştürür. Aynı zamanda krom, şeker ve diğer basit karbonhidrat isteğini azal­tır vücut içindeki kas- yağ oranını geliştirir. Bütün bunlar daha kolay kilo vermeye yardımcı olur. Kromun başka faydaları da vardır; özellikle kolesterol seviyesini düzenler, arterlerin duru­munu geliştirir, yorgunlukla savaşarak enerji seviyesini artırır.
Yeterli krom olmadığında, vücudunuz şekeri uygun bir şe­kilde yakamaz ve hiperglisemi, hipoglisemi veya diyabete yol açabilir. İşlemde, artakalan şeker mayalanarak aside dönüşür ve kendini vücut içinde depolar, böylece yeterli enerjiniz ol­maz. Metabolizmanız çalışamaz durumdayken ve ensülin üre­timi düzensiz gerçekleşirken, diğer pek çok problemin yanında kolayca kilo alırsınız.
Krom özellikle otuz beş yaşından sonra çok önemlidir. Yaş­landıkça, insan vücudu kan şekeri seviyesiyle daha az ilgilenir, hücreler şekeri alıp yakmakta zorlanmaya başlar. Bu noktada, kromun desteği son derece önem taşır.
Nutrition Revieıu'de 1998 yılında yayımlanan bir çalışmada, 122 kişilik hasta grubunun bir bölümüne günde 400 mikrog-ram (mkg) krom picolinate, bir bölümüne plasebo verildi. Doksan günün sonunda, kalori alımına ve harcanmasına uyum sağladıktan sonra, krom alanlar plasebo grubuna oranla daha çok kilo verdi (7.8 kiloya karşı 1.8), yağ kütlesi (7.7 kiloya karşı 1.5) azaldı ve vücut yağ yüzdesi düştü (%6.3′e karşı %1.2). Sağlık ve Tıbbi Araştırmalar Kurumu'nda yapılan bir deneyde de, yetmiş iki gün boyunca günlük krom alan insanların, plase­bo alan insanlardan daha çok vücut yağı kaybettiği ve daha çok kas kütlesi edindiği kanıtlanmıştır.
L-tirozini vücut için biyolojik olarak daha elverişli olduğun­dan, kullanmanızı öneriyorum. Tirozini mideniz boşken alma­lısınız ki, yediğiniz diğer amino asitlerle beraber beyne gönde­rimde ve emilimde çekişmeye girmesin. Bu biçimde düzenli alındığında, en ortalama dozlar bile son derece etkili olabilir.

Kil

Kil

Doğal kilo ver­me planmızdaki son nokta çamur yemektir. Özellikle de smec-tite Montmorillonite kili (Fransa'nın Montmorillonite bölge­sinde bulunur). Bu fikre burun kıvırmadan önce açıklamama izin verin.
Doğru kil, vücudunuza son derece etkili bir alkalik mineral kaynağı sunar, içinde birbiriyle doğal orantıda kalsiyum, de­mir, magnezyum, potasyum, manganez, sodyum, sülfür ve si­likat vardır. Yüksek derecede negatif yüklüdür, vücudunuz için elektron doludur.
Ek olarak, ağırlığının çok üstünde asitleri yakalayıp emer, vücut onları güvenli bir şekilde atana kadar tutar ve vücut ya­ğında depolanmasını engeller. Aslında, Montmorillonite kili, negatif yüküyle vücuttaki toksinler ve mikroformlar gibi pek çok pozitif yüklü artıkları da çeker ve emer, vücudun onları da güvenli bir şekilde atmasını sağlar. Diğer pek çok yararının ya­nında, sindirimi ve boşaltımı güçlendirir, dolaşım sistemini ge­liştirir, kaliteli bir uyku sağlar, enerjiyi artırır, depresyonu azal­tır ve bağışıklık sistemini güçlendirir. Bunların hepsinin üstün­de de, vücudun kilo vermesine ve sağlıklı kilosunu korumasına yardım eder.
Montmorillonite kili, yemeye uygun killer arasında en yay­gın ve en çok talep görendir. Sağlık ürünleri satan dükkânların pek çoğunda bulunabilir. Bazı killere diğer faydalı içerikler de eklenmiştir. Ben, aloe ve üzüm çekirdeği yağı karışımlı olanı seviyorum. Yediğinizin kil olduğu fikri sizi caydırmasın; kilin doğal bir tadı vardır, soya peynirine benzer ve yanında yedikle­rinizin tadını alabilir.